www.bigoo.wswww.bigoo.wswww.bigoo.wswww.bigoo.wswww.bigoo.wswww.bigoo.wswww.bigoo.wswww.bigoo.wswww.bigoo.wswww.bigoo.wswww.bigoo.wswww.bigoo.ws
Glittery texts by bigoo.ws

-- EkleBunu Sosyal Paylaşım Butonu EkleBunu RSS Ekle Butonu
   
  OKUYUN, DİNLENİN, EĞLENİN
  Aşk Çiçeği
 



Aşk Çiçeği

Bir zamanlar Karadağ’ın eteklerinde yaşlı annesiyle birlikte yaşayan Mustafa adında bir genç varmış. Daha küçücükken ölmüş babası Mustafa’nın. Annesi yataklara düştüğünde henüz on yaşındaymış talihsiz delikanlı.

Günlerden bir gün küçük tarlasında yetiştirdiği domatesleri toplarken Ayşe’yi görmüş, gördüğü anda saplanmış Eros’un okları kalbine... Eve koşup anlatmış annesine gördüğü bu güzel kızı. Sormuş gelini olmasını ister mi diye, “Sen istediysen bana kabullenmek düşer. Kendi kızımdan, kendi canımdan ayırmam onu sen sevdiysen.” demiş annesi. Bekleyecek sabrı kalmamış Mustafa’nın bu sözler üzerine; inmiş koşarak köydeki kahveye. Bulmuş Ayşe’nin babasını, anlatmış durumunu, istemiş kızını koca Mehmet Ağa’dan. Mehmet Ağa da severmiş Mustafa’yı ama istemezmiş hiçbir şeyin kolay olmasını. “Karadağ’ın tepesinde Aşk Çiçeği vardır oğul. Onu getir, vereyim sana gözümün nuru Ayşe’mi.” demiş. Mustafa bilmesine biliyormuş bu çiçeği ama bugüne kadar oraya varmaya giden dönmemiş geri. Seviyormuş Ayşe’yi, ne pahasına olursa olsun gidip alacakmış o çiçeği. Koşarak gitmiş annesinin yanına, anlatmış olanları, helallik istemiş geri dönemezsem diye... Çaresiz helal etmiş annesi oğluna geçen hakkını.

Yola çıkmış Mustafa. Gece gündüz demeden, aç susuz dinlemeden varmış tepeye. Gördüğü manzara karşısında adeta büyülenmiş delikanlı. Dağın tepesinde adeta bir cennet varmış. Boy boy yemyeşil ağaçlar, tatlı tatlı dolgun meyveler, nehri coşturan şelale, ömründe görmediği güzellikte çiçekler... Bir rüyada sanmış kendini. Koklamaya bile kıyamamış bu çiçekleri, güzel meyveleri dalından koparıp yemeye el vermemiş gönlü. Dolaşmaya başlamış bu cennette Mustafa, biran önce çiçeği bulup dönmek istiyormuş köyüne.

Şelalenin başına geldiğinde, sapı altından, yaprakları pırlantadan Aşk Çiçeği’ni görmüş. Oturmuş karşısına, izlemiş bir müddet. Eli varmıyormuş koparmaya. Oysa koparmalıymış o nadide çiçeği. Çiçeğin sapına bir dokunuyormuş koparmak için, sonra geri çekiyormuş elini; derken aklına güzel bir fikir gelmiş. Dolaşmaya başlamış ormanda. Bir ağaç parçası bulup oymaya başlamış cebinden çıkardığı bıçağıyla. Günlerce gecelerce uğraşmış Mustafa. En sonunda çiçeğin aynısını yapmayı başarmış. Oturup izlemiş bir müddet daha dalından koparamadığı bu çiçeği. Sonra Ayşe’nin özlemiyle kalkmış, yola koyulmuş. Giderken bu cennetten, arkasından bir ses gelmiş: “Dur! Gitme...” etrafına bakınmış, hiç kimse yokmuş. “Gel, Aşk Çiçeğiyim ben, buradayım. Buraya gelenlerin hepsi beni koparmaya çalıştı. Çalıştı çalışmasına da beni korumakla görevli olan şelale izin vermedi buna.; boğarak öldürdü hepsini. Sen beni koparmaya çalışmadın. Şimdi elindeki o tahtadan çiçeği şelalenin altına sok.” demiş çiçek. Mustafa kendisine söyleneni yapmış, elindeki çiçeği şelalenin altına sokmuş. Şelalenin suyuyla yıkanan o tahta çiçek birden bire görkemli Aşk Çiçeği’ne dönüşmüş. Şaşırmış Mustafa... Binlerce kez teşekkürlerini sunarak, elindeki Aşk Çiçeği’yle Ayşesinin yolunu tutmuş.

Köye vardığında koşarak gitmiş Mehmet Ağa’nın yanına. Kırk gün kırk gece düğün yapmışlar ve sonra doğan çocuklarının hepsine de birer çiçek adı vermişler...
Ecem Çevikdil

 
  Bugün 28 ziyaretçi (89 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol